24 Nisan 2014 Perşembe

Ankara-Kızılcahamam/Soğuksu Milli Parkı

   Merhaba arkadaşlar yeni bir gezi yazısıyla daha beraberiz.Bir süre ara vermek zorunda kaldım maalesef ama geri döndüm.Bundan böyle bol bol gezi yazılarıyla karşınızda olacağım.
   Yine arkadaşımla Bolu'ya gidelim Bolu olsun bu sefer.Yedi göller müthiş yer.Abant'a gitmezsek olmaz derken bir anda Kızılcahamam'da bulduk kendimizi.Sırtımızda sırt çantası, çantanın üzerinde bizi ele veren matlarımız ve buralı olmadığımızı anlatan yüz ifadelerimiz.Önce malzemelerimizi temin ettik.Yükleri paylaştıktan sonra tabelaları takip ederek milli parka doğru yürümeye başladık.Sırtımızda yükler bizi yavaşlatsa da 30 dakikalık bir zamanın sonunda milli parkın girişinde bulduk kendimizi.


   Gayet değişik bir giriş buldu bizi.Birkaç fotoğraf çektikten sonra yukarıdaki resimde Soğuksu Milli Parkı yazan yerde bulunan güvenlik görevlisiyle konuştuk.''Biz kamp yapmaya gelmiştik acaba nerede yapabiliriz?'' dedik.Güvenlik görevlisi ''İzniniz var mı?Yoksa kamp yapamazsınız.'' dedi. :D İznimiz yoktu.Bunca yolu boşuna geldik diye içimden küfürler ediyordum derken güvenlik görevlisi bize ''gidin ilerideki güvenlik şefiyle konuşun'' dedi.Oraya gittik ama orada kimse yoktu devriyeye çıkmışlar.Sonra orada duran işçiler ''İzin alacaksınız gidin karşıdaki milli park'ın idari binasına oradan belki izin verirler''dedi.Oradan oraya sürükleniyorduk.Oraya girdik.Bizi bir görevli karşıladı.Derdimizi anlattık.''Benim yapabileceğim bir şey yok ama sizi şube şefiyle görüştürebilirim''dedi.Sonra az ilerideki parkta bankta oturan şube şefine gittik.Kendimizi tanıttık, derdimizi anlattık.Yanımızdaki bizi buraya getiren memura ''gençlerin kimlik fotokopilerini ve telefon numaralarını al ve gönder.'' dedi.Bize de''Siz Gökçek Park'ta kamp yapın bu gece hem orada güvenlik görevlileri var, size yardımcı olurlar.Onlara da kamp yapacağınızı söyleyin.'' dedi.Vedalaştık sonra idari binaya doğru yol aldık.İçeride memur kimlik fotokopilerimizi ve telefonlarımızı aldı.Sonra bize yolu tarif etti.Çok kolaydı.Sadece yolu takip edecektik.Keşke bu kadar kolay olsaydı.3.5 kilometre yürüdük ve 650 metre yükseldik.


   Az kaldı az kaldı diyerek yürüyorduk ama bu yol bitmek bilmiyordu maalesef.

 Çıktıkça manzaralar güzelleşiyordu ama bizde oldukça yorulmuştuk.Neredeyse 1 saat yürüdükten sonra karşımızı atv motor ile gelen 2 güvenlik görevlisi çıktı.Ben bir el hareketi yaptım.Durdular.Merhabalaştıktan sonra ben çok samimi bir şekilde ''Abi biz yürüyoruz ama nereye gider bu yol?Öldük vallahi.'' dedim.Güvenlik görevlilerinden birisi ''500-600 metre ilerde Gökçek Park var gençler az kaldı ha gayret dedi.''Tabi biz yeniden yola koyulduk.Çıktıkça çıkıyorduk yolda bitmiyordu ama manzara aynen bu şekildeydi.


    Biraz sonra insan seslerini duymaya başladık.Sonra Ankara'nın Bağları müziğini duyduk.Atilla ile uzunca bakıştıktan sonra gülüştük.1550 metrede Ankara'nın Bağları çalıyordu.
   Biraz ilerledikten sonra parka ulaştık.Gökçek Park'ta 1 güvenlik kulübesi, 1 oyun parkı,1 fındık çuvalları dolu taştan kulübe, 2 boş kulübe, 1 tuvalet 4-5'e yakın piknik masası bulunmakta.Kampa müsait yer yok ama geçen Kırıkkale gezisinde boş arazinin ortasında kamp yaptığımızdan, bizim için kampa müsait yerin olup olmaması pek de mühim değildi.İlk işimiz güvenlik kulübesinin kapısını tıklattık.Oldukça küçük bir tahtadan kulübe.Kanımca 4 metre ya var ya yok.
   Sonra birden kapı açıldı burnumuza sucuklu yumurta kokusu girdi birden.Açtık hemde deli gibi açtık.Gözümüz piknik tüpünün üzerinde bulunan tavanın içindeki sucuklu yumurtaya dikildi.Uzun bir sessizliğin ardından ''Buyurun gençler''dedi güvenlik görevlisi.Atilla ''İznimiz var kamp için geldik.Nerede kamp yapabiliriz?''diye sordu.Güvenlik görevlisi ''İlerideki kapanın hemen arkasında bir düzlük var orası ideal ha bu arada gençler buyurun beraber yiyelim''dedi.Aslında isterdik yemek ama tokuz diyerek kibarca reddettik.Tam kapıyı kapatacakken ''Saat 17:00'de vardiya değişecek onlara da bir gözükün'' sesi geldi.Tamam olur diyerek kapadık kapıyı.
   Kapanı geçtikten sonra düzlük alanı gördük.Burası parkın en yüksek noktasıydı.Bir tarafı ağaçsızdı sadece o taraftan da hafif hafif rüzgar esiyordu.O tarafı sağımıza alarak çadırımızı kurmaya başladık.
   Çadırı kurduk odun topladık tam ateş yakacakken bir rüzgar esti.Neredeyse çadırın direkleri kırılacaktı.Hafif hafif damlalar halinde yağmur vuruyordu yüzümüze.Burada geceyi geçiremezdik.Çadırı topladık.Gökçek parka döndük.Fındık çuvalı dolu kulübenin önüne rüzgarı kesecek şekilde çadırı tekrar kurduk.Evet sonunda yerleştik.Ben çakallık yaparak hemen fındık çuvalları dolu kulübeye attım kendimi.Açık birinin içine attım elimi.Daldırdım bir avuç fındık :D , fındık kabuğu ?!?!?! Sadece fındık kabuğuydu.Avuç avuç aldım sadece fındık kabuğu vardı.Yıkılmıştım.Biraz düşündükten sonra herhalde mangal yakacaklar için kolaylık olsun diye buraya getirilmiş fikrini attım ortaya.Mantıklıydı, tezimi doğrulayan bir kaç harekette oldu. Oradan mangal yapan aileler avuç avuç fındık kabuğu aldı.Neyse sonra bir anda bir soğuk hava esti.Yağmur tekrar başlamıştı.Yok yok bu yağmur falan değil.
   Şu dolunun büyüklüğüne bakar mısınız.Bilyeden daha büyük.20 dakika boyunca yağdı.Sonuçta bu oldu.
   Bu şartlar altında maalesef çadırda kalamazdık.Gece ne olacağı belli değil.Başka çaremiz yok.Düşünüyorduk aklımıza bir şey gelmiyordu.O sıra fındık kabuğu!!!!!! çuvalı dolu taştan kulübenin içine sığınan bir adam bize ''Sizin işiniz zor bu gece şu boş kulübede kalsanıza'' dedi.Süper fikirdi ama önce izin almak gerekti.Güvenlik kulübesine gittik.Bu arada vardiya değişmişti tabi.Kapıyı tıklattık tekrar kilit açıldı.İçeride 4 kişi çay sigara çekirdek yapıyor.2'si güvenlik görevlisi 2'si piknikçilerden sığınmışlar buraya.O sırada dolu yağmura çevirmişti ama hızını hiç kesmedi.Güvenlik görevlilerini iznimizin olduğunu bu gece burada konaklayacağımızı çadırımızın olduğunu fakat bu hava şartlarında çadırda kalınamayacağından bahsettik.Sonra acaba boş kulübelerin birinde kalabilir miyiz? diye sorduk.İlk cevap olumsuz oldu.Sonra kapıdan uzak tarafta oturan güvenlik görevlisi ''Ya sizin aşağıda fotoğrafınız var siz onlarsınız dimi? diye sorunca izin bir anda geldi.Çünkü aşağıdan izin almıştık.Kimliklerimizin fotokopisi de aşağıda.İzin aldığımızı söylemiştik ama inanmadılar demek.Neyse biz kulübe için  iznimizi aldık.
   Geceyi 1650 metrede bir tahta kulübede geçirecektik.Sevinçten çıldıracaktım, ilk defa bir kulübede konaklayacak olmak benim için inanılmaz bir duygu.Hemen planımızı yaptık.Kulübeye yerleşip, sıcacık ortamda gece 12-1'e kadar sohbet edecektik.
   Öyle olmadı :( Kulübenin içi dışarıdan daha soğuktu.Tahtaların arasından hava giriyordu.Resmen titriyorduk.Ha bu arada sırılsıklamdık.Zamanda geçmek bilmiyordu.Sohbet etmek istiyoruz ama soğuk engel oluyor.Rüzgar tahtaların arasından girip bizi titretiyordu.En iyisi matı serip, tulumun içine girmekti.Bu arada kaldığımız yerin fotoğrafı bu.

   Soğuk tulum falan dinlemiyor bizi donduruyordu.Üstümdeki polarım ıslaktı.Öylece girdim tulumun içine ama bir türlü ısınmıyordum.Kampçılara not:(Islak kıyafetlerle sakın tuluma girmeyin.)Polarımı çıkarıp tuluma girince 10 dakikada ısındım.Isındım dediysem kavrulmuyorum.Ayaklarımız buz kesmişti.Yüzümüz keza öyle.Ben yine uyuyamadım gece, belki 1-2 saat.4 defa uçak sesi duydum.1 kere çok net kurt uluma sesi duydum.Onun haricinde gece çetin geçti diyebiliriz.Tek zor koşul soğuktu.
   Sabah 6:30 gibi uyandırdım Atilla'yı ama tulumun içinden çıkmak cesaret ister biraz.Soğuk çok soğuk.O gece 1-2 derece olduğunu tahmin ediyoruz sıcaklığın.1 saat oyalandık, bir şeyler atıştırdık ,ihtiyaçlarımızı giderdik.Tam gitmeye hazırlanırken güvenlik kulübesinden bi abi Atilla'ya gelin gençler bi çayımızı için diye bağırmış.Ben duymadım çadır ile uğraşıyordum.Bu arada çadırımı dün akşam toplayamamıştım.Ümidimi de kesmiştim haliyle.Kesin uçmuştur çadır ya da içi su dolmuştur diye.Sapasağlamdı.Gram su geçirmemiş.Böylece çadırıma güvenim kat be kat arttı.
    Güvenlik kulübesine gitmeden önce bir kaç fotoğraf çektik.


















































   Bu gezide en sevdiğim iki kısım var.1.si ayı izleriyle karşılaşmamız 2.bu güvenlik kulübesi olayı.
   Biz tekrar güvenlik kulübesine doğru yol aldık.Kapıya yaklaştık, tıklattık.Kapı açıldı.Ooo gençler buyrun geçin dediler.2 kişiydi.Birisi milli parka ilk girdiğimizde güvenlik yerindeki abiydi.Ayakkabılarımızı çıkarıp girdik içeriye.Oturduk köşelere.Ortam sıcacıktı bütün gece donmuştuk.
   Ben sobanın yanına oturmuştum.Sobada biraz ilginç evlerimizde bulunan sobanın yarı yarıya küçüğü.Üstünde ise depo gibi bir kısım var.Deposundan arada takur tukur bir şeyler iniyor asıl soba kısmına.İlgimi çekmişti tabi ama önümüze bardaklar koyulunca ve abilerden biri bize poğaçayı uzatınca işler değişti.Tek poğaçayı böldük ikiye.Sıcacık çayla bir güzel yedik.Sonra sohbet başladı tabi.Nereden geldiniz? Yurtta mı kalıyorsunuz? Nerelisiniz? vs. ama kimse dünden beri Neden buradasınız? diye sormadı.Bu Atilla ile ikimizin çok hoşuna gitti.Genelde insanlar işiniz gücünüz yok mu sizin?Okuyun işte okulunuzu. söylemlerinde bulunuyor.Biraz üzülmüyor değiliz haliyle.Sonra sohbet bir anda siz geceyi neden orada geçirdiniz? sorusuna geldi.Bizde ''Dünkü vardiyadaki görevlilerden izin aldık bu yüzden orada kaldık''dedik.Ama abi onu sormamıştı.''Yandaki fındık kabuğu çuvalı olan yere geçseydiniz ya, orası taştan  rüzgar almazdı hem''dedi.İş işten geçmişti artık.Sonra biz ya o fındık kabuğu çuvalları ne için? diye sorduk.İşte bunun içinmiş.
   Fındık kabuğu sobası.Yanımda duran o sobanın özelliği fındık kabuğuyla yanmasıymış.Çok ilgimizi çekti.Belki aramızda daha önceden bilen gören vardır ama biz ilk defa görmüştük.Çokta güzel ısıtıyor meret.Bu sobanın fiyatı 250-300 tl civarı.35 kiloluk fındık kabuğu çuvalları da internetten araştırdım 8-10 lira civarı.Daha mı ekonomik ne dersiniz?Hem sadece çok az kül çıkıyormuş ortaya.
   Benim tek hayalim bir dağ evinde yaşamımı sürdürmek.Eğer hayalim gerçekleşirse ısınma kaynağım bu soba olacak.İşte o an kararımı verdim.
   Sonra muhabbet birden, aniden, çok hızlı koyulaştı.Konumuz siyasetti.Pek girmek istemiyorum ama gayet hoş bir tartışma ortamı içinde orta yolu bulduk.Beni tanıyanlara ipucu vereyim.Karşımızdakiler karşıt görüştendi.Daha sonra nerden açıldıysa bir patika yoldan bahsettiler bize.İlgimizi çekmişti ama yorgunduk.O muhabbet orada kesildi.45 dakikalık bir muhabbetin ardından izin isteyerek ayrıldık kulübeden.Dışarısı buz gibiydi.Dönsek mi?Hiç çıkmasak mı? ama artık yola koyulma vakti gelmişti.Saat kaçtı? 10 mu?Daha çok erkendi.Çadırı topladık, çantaları hazırladık.Saat 11 oluverdi.Yine erkendi.Atilla'ya güvenlik görevlilerinin bahsettiği patika yolda hiking (doğa yürüyüşü) yapma teklifinde bulundum.Biraz düşündükten sonra karar verdik.2 kabul ile hikinge onay geldi.Hemen gidip güvenlik kulübesinden yol tarifini aldık.Sonra koyulduk yola.



 ALTTAKİ BİTKİ ENDEMİK BİR TÜR

   Mutluyuz ama yorgunuz 1.5 saattir yürüyoruz.Bu fotoğrafın hemen ardından olanlar oldu.



   Ayı izleri.Şunların büyüklüğüne bakar mısınız.Bu izi bırakan ayıları görmek isterdim.(UZAKTAN).Bir anda mutluluk yerini endişeye çevirmişti.Yerleşim yerinden çok uzaktık.Geri dönmek başa dönmekti.Sakince düşündük.Yavaş yavaş yürüyüp ortamı dinleyerek gitme kararı aldık.
   İzleri 1 saat boyunca takip ettik.

   Sonunda bir ayrıma geldik.
   Ve anladık ki ayılar onca yolu su içmek için gelmişler.Üzerimizdeki  tedirginlik bir anda kalktı.En yakın güvenilir noktada dinlenme kararı aldık. 
   Buranın manzarası harikaydı.Dinlendikten sonra tekrar yürüyüşe geçtik.1 saatin sonunda bir mola daha verdik.Artık inişe de geçmiştik.
   Derken bir genç çift ile karşılaştık.Hemen ne kadar yolumuzun olduğunu sorduk.2.5 km uzaktasınız ana yola dediler.Rahatlamıştık ama bu 2.5 km nereden baksanız bi 30 dakika eder.Son gücümüzle yine başladık yürümeye.Benim sol ayağın altı su toplamıştı.Aksayarak yürüyordum o yüzden.Yavaş yavaşta olsa.Sonunda milli parkın girişine geldik.Bu yolculuk 13.5 kilometre sürmüş.Sonradan hesapladık.Haritasını yazının sonuna koyacağım.Hemen çantalarımızı bir piknik masasının üstüne koyup yakında bulunan çeşmeye doğru koştuk.Susamıştık, kana kana su içtik.Hemen bir plan yaptık.
   İlk önce girişte bir lokantanın altında Soğuksu Milli Parkı müzesi olduğunu öğrenmiştik.Attık kendimizi oraya.





























   Hemen bu müzeyle ilgili birkaç bilgi vereyim.Giriş ücretsiz.İçeride sizi bir görevli karşılıyor.Görevliler milli parkı avucunun içi gibi biliyor.Her sorumuza yanıt verdiler.Görevliye çektiğimiz ayı izlerini gösterdik.Çok olağan şey bu izleri görmek biz ayı bile gördük dedi.Hele domuz görmek çok çok olağanmış ama bu uzun yürüyüş için bizi takdir ettiler.Biz domuz izi çok gördük ama hiç rastlamadık.Yukarıdaki fotoğraflarda tek ayı fotoğrafı harici hepsi dondurulmuş gerçek hayvanlara ait.Yukarıdaki son iki fotoğraf ise milli parkın 3 boyutlu haritası.Bizim 2.gün yürüdüğümüz rota siyah kısım.Bu parkın en görülmesi gereken şeylerin biri de Fosil Ağaç


   Aslında ormanın içinde fosil ağacın bulunduğu bir platform var ama yolumuzu uzatacağımızı düşünerek bu ağacı pas geçtik.Müzede karşımıza çıkınca sevindik, ağacın gövdesinin taşlaşmış hali.Burada birkaç fotoğraf çektikten sonra bize bilgi veren ve sohbet eden görevliye teşekkür ederek müzeden ayrıldık.Oradan çıkarak dün bize izin veren memur ve müdüre teşekkür etmek için idari binaya girdik.Maalesef onları bulamadık bir sekreter vardı.Sekretere ''teşekkürlerimizi iletir misiniz?''dedik.Buradan da ayrılıp yönümüzü milli parkın çıkışına çevirdik.Çıkışa yaklaştığımızda karşımıza dün Gökçek Park'ta bulunan güvenlik görevlilerinden biri çıktı.Orada da ayak üstü sohbet edip dönüşe geçtik.Şunu söylemeden edemeyeceğim.Gerek idari binada çalışan kişiler, gerek güvenlik görevlileri bize çok destek oldular.Milli park'ta çalışan kesim bizim orada olduğumuz biliyordu.Bu güvenlik açısından çok önemli bir durum.
   Milli park'tan çıktık ilk işimiz yemekti.Fazlasıyla acıkmıştık neredeyse 4 saattir yürüyorduk.Hemen bir çorbacıya attık kendimizi.Karnımızı tıka basa doyurduk.
   Bir gezimizin daha sonuna geldik.Aldık biletlerimizi döndük Ankara'ya.Güzel heyecanlı bir gezi oldu bizim için.Zorluklar yaşadık yeni insanlarla tanıştık.Zorluklar karşısında çözümler ürettik.İnsanlarla diyaloglarımızı geliştirdik.Bu uzun gezinin rotası da işte bu.
   Yazımı okuyan herkese teşekkür ederim.Gezilerim devam edecek.Özellikle bu yaz gezilerimi arttırmayı planlıyorum.Takipte kalın. :D